Taşınma Faciası ve Kaybolan Koleksiyonlar

Ben hayatımda ikisi pek farkında olmadan, biri bilinçli, istekli olarak koleksiyon yapmaya başladım. 

İlki, babamın markette çalışıyor olması sonucu, o dönemde herkesin kolay kolay alamadığı (bizim ilçede en azından) kinder sürpriz yumurtaların bizim eve tane ile değil, komple stand ile birlikte gelmesiyle doğal ve anne destekli bir koleksiyondu. Yaşımın henüz 3-4 olmasına rağmen çok net hatırlıyorum Temel Reis ve Safinaz'lı seriyi. Çok sevinirdim onları bir araya getirirken. Böyle böyle benim bir kutu dolusu Kinder koleksiyonum olmuştu. Tabi o zaman kimin aklına gelir, ileride bunlar için "keşke" diyeceğim. 


İlkokula başlayacağım sene, evimizden taşınmıştık ve o taşınma sırasında ne olduysa bir kutu figür hiç oldu. Sonra, ben uzun yıllar boyunca bir daha kinder koleksiyonu falan yapmadım.

Aradan yıllar geçti ve bizim senaryoda, bir sonraki sahne yine evin taşınması üzerine yazılıydı. 
Bol güneşli bir yaz gününün erken saatlerinde, çocukluk yıllarımın geçtiği, arkadaşlıkların en güzellerinin kurulduğu, ilk kez bir kıza sevdalanılan, uçurtma uçurmanın, taştan kalelerde plastik topla futbol oynamanın, ceviz ağacının altında yapılan muhabbetlerin yaşandığı mahallemizden taşınıyorduk. 

Babam sağolsun evde ona göre fazlalık olan her şeyi atmayı çok sever. Temizlik yapılırken görmesin, dayanamaz. Ev taşırken de haliyle evin farklı yerlerine zulananan her şey bir bir ortaya çıkıyor ve siz bunları takip edemiyorsunuz. O yıllarda da deli gibi herkes kart biriktiriyor. Sokaklarda soğuk taşa oturup saatlerce kart oyunları oynuyoruz. Bir de cips paketlerini mundar ederek biriktirdiğimiz tasolarımız var. Aman Allah'ım. Mahallenin tüm çocukları harçlıklarını cipslere gömüyor. Bakkallar bezmiş durumda. Cips rafları genellikle bakkalın dışında, ön tarafta duruyor ve sinsice yanaşıp önce içinde taso var mı diye mıncıklıyoruz paketleri. Tasoyla işi olmayan büyüklerin şikayetlerinden bezmiş adamlar. Açılan her cips paketi, kırıntı haline gelmiş cips parçacıklarıyla dolu. Hatırlayabildiğim kadarıyla önce Looney Tunes, ardından Pokemon tasoları çıkmıştı. Sonrasında gerçek manada "Yılan Hikayesi"ne döndü olay ve Memoli tasolarına kadar uzandı.

 Her neyse, biz yine taşınıyoruz ve o gün ne oldu bilmiyorum yine benim koleksiyonlar arazi oldu. Tam seri biriktirdiğim pokemon kart koleksiyonum ve futbolcu kartlarım ortadan kayboldu. Hani bir şey yaparsınız da safa yatarsınız ya, ailede kimse bilmiyor bunların nereye gittiğini. Ya gerçekten bilmiyorlar ya da sağlam bıktılar benim evin dolaplarını, çekmecelerini "bilmem ne koleksiyonuyla" doldurmamdan, o yüzden safa yatıyorlar.

Olan oldu dedim. Elde sadece pokemon ve digimon tasoları kaldı. Hala da saklarım onları. Sonra lise yılları, üniversite falan derken koleksiyon yapmaya gitmedi gönlüm. Zaten ergensin o yıllarda, koleksiyon mu geliyor akla...

İş hayatı, askerlik derken birkaç güzel insanla tanıştım instagramda. Elimde eskilerden kalan az da olsa Kinder oyuncağından açıldı muhabbet. Onların da koleksiyon yaptıklarını ve güzel bir grup oluşturduklarını öğrendim. Vay be dedim. Benim gibi atmaya kıyamayan insanlar da varmış. Artık ailemden ayrı, kendi başıma yaşıyor oluşum da artı bir etken oldu ve yeniden başladım koleksiyona. Hadi şimdi de kaybolsunlar da görelim...

Çocukluktan yadigar 8-10 parça oyuncağın ardından bir müddet kazandığım paranın bir kısmını deli gibi bunlara ayırmaya başladım. Bir kutu, iki kutu derken bildiğin müzeye eser toplar gibi, önüme çıkan her eski parçaya saldırır oldum. Sonuç; milletin ayakkabı kutusundan yeşiller çıkar, benimkiler ise Sylwesterlar, Şirinler, Hippolar, arabalar, uçaklar, motosikletlerle dolu. Şikayetçi miyim, tabi ki hayır. Yeşiller onların olsun.


En büyük korkum ise, yine evden taşınmak. Hayatımın en sancılı faaliyetlerinden biri haline geldi çünkü. Bir taşınma faciasını da kaldırabilir miyim bilmiyorum.

"Biriktirmek" diyorum ya sürekli, koleksiyonculuk sanırım sadece obje biriktirmek değilmiş. Çocukluğumdan itibaren bu zamana kadar anılar biriktirmemi de sağladı.

91 yaşında vefat eden rahmetli büyük anneannem bayılırdı mesela bunun çikolatasına. Pek yemezdi diğerlerini ama Kinder'in çikolatasını çok severdi. Hatırlamak bile güzel hissettiriyor.

İzmit'te yaşayan küçük kuzenim... Her seferinde cebimde, çantamda Kinder bulundurup yanına gitmem ve merakla içinden ne çıkacak diye o paketi paramparça edişi. 

Biriktirin... 
Bazı anları hatırlamak öyle kolay olmuyor.
Küçücük bir obje çok şey hatırlatıyor insana bazen...

Semih Yemişçi

Yorumlar